Selçuk’un 8 km doğusunda yer alan 1922 yılına kadar Ortodoks Rumların yaşadığı Şirince Köyü bir mübadele köyüdür. Birkaç Türk Müslüman görevli dışında nüfusun Rumlardan oluşması o yıllarda kültür ve gelenekte bir birliktelik meydana getirmiştir. Yaklaşık 100 yaşındaki evleri, cennet doğası, temiz havası ile o yıllardan bugünlere korunmuş sivil mimari dokuya sahip köyde dikkat etmezseniz zaman kavramını kaybedip, köyün sizi cezbeden enerjisine kapılabilirsiniz.
Şirince köyünün eski kaynaklarda “Dağdaki Efes” adı ile anılması bu köyün köklü bir geçmişe sahip olduğunu göstermektedir. Kuruluşu hakkında farklı rivayetler vardır.
Bir kaynağa göre Şirince’nin kuruluşu beylikler dönemine rastlar. Derebeyin yanında çalışan köylülerden bir grup azad edilmelerini ve kendilerine bugünkü ŞİRİNCE köyü ve çevresinin verilmesini dilerler. Bunun üzerine bey sorar; yerleşeceğiniz yer güzelmi? Yanıt Çirkincedir. Bey de “ öyleyse köyünüzün adı Çirkince olsun” der ve azad edilen köylüler tarafından Şirince kurulur.
Şirince ondan da eski adıyla Çirkince 19. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu yönetimi altında Rum nüfustan oluşmuş 1800 haneli bir köydür. Resmi konuşma dili Türkçedir. Dağlık bölgede hükümete vergi ödeyerek ve kendi içlerinde kurdukları düzenle, kapalı bir köy hüviyetinde yaşamını sürdürmektedir.
1910 yıllarına kadar oldukça sakin geçen hayatları Yunanistan’dan sürülmüş göçmenlerin kışkırtmalarıyla hareketlenmeye başlar. Balkan savaşı sırasında da Osmanlılara karşı zaman zaman direnişlerde bulunur. Takvimler 1914 yılını gösterdiğinde ise 1. Dünya Savaşı tüm şiddetiyle Anadolu’da kendini gösterir. Osmanlı hükümeti Şirince’nin gençlerini “Amele Taburu” denilen özel çalışma birliklerine kaydeder. Ancak taburdan kaçanlarda dağlarda çetecilik yaparak, ya da Yunanistan’a sığınarak direnişte bulunurlar. 1918 yılında anlaşma yapılmasıyla Kırkıcılılardan sağ kalanlar köylerine dönerler.
15 Mayıs 1919 da Yunanistan işgal amacıyla İzmir’e çıkartma yapar. Şirince (KIRKICA)ya girdiklerinde büyük coşkuyla karşılanırlar. O sırada Kırkıca Osmanlı uyruğundadır. Fakat halkı kendini Yunanlı kabul ederek gönüllü olarak yunan ordusuna yazılmak üzere İzmir’e gider. Urla, Kokluca, Bornova ve Kuşadası’ndan gelerek toplanan gönüllü askerlerin başına yunanlı subaylar verilir. Amaç diğer müttefikleriyle birlikte Anadolu’yu paylaşmaktır.
Ancak Kurtuluş savaşını noktalayan 22 Ağustos 1922 Büyük taarruz zaferi ve hemen ardından 9 Eylül 1922 de İzmir’in düşmandan kurtarılmasından sonra daha önce bu yörede yaşayan Rum köylülerinin çoğu Yunanistan’a göç ederler.
Böylece Kırkıca birkaç yaşlısı dışında, ıssız bir köy hüviyetine girer. Nihayet 1924 göçmen mübadelesi ile Yunanistan’dan (Selanik, Provusta, Kavale v.b.) gelenlerin buraya yerleştirilmeleriyle köy yeniden canlanmaya başlar ve zamanla bugünkü duruma gelir.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında Çirkince’yi ziyarete gelen zamanın İzmir Valisi Kazım Dirik Paşa’yı köyün öğretmeni Muallim Suat Bey, yazıp bestelediği “köy marşı” ile karşılayınca Vali Bey çok duygulanmış ve köyün adının bundan böyle Şirince olarak değiştirilmesini söylemiş. Kendisi bu güzel yörenin Çirkince adı alamayacak kadar güzel olduğunu ileri sürerek bundan sonra güzelce olarak adlandırılmasını istemiş olabilir.
Köye ilk girdiğinizde öncelikle kültürel mimari dokusu dikkatinizi çeker. Günümüzde Rum zamanından kalma 200 civarında ev bulunmaktadır. Eğimli arazisi nedeniyle evler eğime paralel olarak dizilmiş ve sıralı bir görüntü sunar.
Köyde evler dışında fırınlar, kahveler ve çeşmeler de dikkat çekiyor. 19. yüzyılda yapılan Aya Yani ve Aya Dimitri kiliseleri köyün tarihi yapılarından sadece ikisidir. Köyün bir de ilkokul binası bulunuyor. Bu bina Şirince topografyasını anlayabilmek adına önemli bir konumda. Çünkü buradan evler, bahçeler ve dağlar rahatlıkla izlenebiliyor.
Söylemeden geçmek olmaz. Köyün adı gibi şirin bir çarşısı var. Bu çarşıda şimdiye kadar hiçbir yerde rastlamadığınız meyve şaraplarını göreceksiniz. Sayısı hayli fazla şarapevlerinde Şirince’nin ünlü meyve şaraplarını tatmadan gitmek olmaz. Çarşıda köylülerin kendi ürünlerini sattığı küçük tezgahlar da var. Bunlarda ne ararsanız bulunur. El işlerinden sabunlara, zeytinyağından pekmezlere bal, reçel, hatıra eşya, daha neler neler…
Bu güzel köy, gezerken acıktığınızda ise size fazlasıyla seçenek sunar. Radikası, ot kavurmaları, şevketi bostanı, kabak çiçeği dolması ve şurada sayamayacağımız çeşitte mevsimine göre Ege ve Girit mutfağının birçok lezzetini tadabilir, gözünüz ve nefesiniz gibi midenize de ziyafet çekebilirsiniz.
Burada gezmek, yemek içmek sizi kesmedi mi? Haklısınız. Çünkü insan Şirince’ye bir geldi mi burada sabahı karşılamak ister. Bunun için köyde pek çok konaklama imkanı var. Eski Rum konakları, pansiyonlar, butik oteller. Köy dokusunu koruyan size Anadolu konukseverliğini sunan bu otellerde birkaç gün konaklayabilir, hatta bu arada Kayserkaya’ya gidebilir, Nesin Matematik Köyü’nü ziyaret edebilirsiniz.
Unutmadan zeytinyağı, köy ekmeği, meyve şarabından tattığınız gibi eğer yaz aylarında geldiyseniz şeftalisini, kışın geldiyseniz mandalinini tatmadan buradan ayrılmayın. Bir de bütün bunların üzerine Köy Meydanı’nı gören eski kahvede kumda pişirilmiş keyif kahvesi yudumlamadan, adı gibi kendisi de şipşirin olan köye Şirince’ye veda etmeyin.
Kaynak:Selçuk Kaymakamlığı
Web sitesi trafiğini analiz etmek ve web sitesi deneyiminizi optimize etmek amacıyla çerezler kullanıyoruz. Çerez kullanımımızı kabul ettiğinizde, verileriniz tüm diğer kullanıcı verileriyle birlikte derlenir.3. Kişi veya kuruluşlarla paylaşılmaz.